Geleceğin iş dünyasında etik başrolde olmalı
Etik ve İtibar Derneği TEİD, 5. Uluslararası Etik Zirvesi‘ni “Bugünü Anlamak, Yarına İlham Vermek” temasıyla iş dünyası, akademisyen ve hukuk çevrelerinin önde gelen isimlerinin katılımıyla 17 Haziran 2015 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü Çağdaş Sanatlar Müzesi‘nde gerçekleştirdi.
Zirvenin açılış konuşmasında TEİD Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Öncer, etiğin sadece iş dünyasını değil, hayatın her alanını kapsayan ve her insanı ilgilendiren bir sorumluluk olduğunun altını çizerek, sürdürülebilir politikalar geliştirmek için etiğin şirket kültürünün en temel faktörü olması gerektiğini, sadece şirket yöneticilerini değil, şirket tedarikçilerinden müşterileri ve tüketicilerine kadar tüm kesimleri kapsaması gerektiğine vurgu yaptı.
2010 yılından bu yana faaliyet gösteren TEİD‘in düzenlediği Uluslararası Etik Zirveleri’nin bu doğrultuda Türkiye’nin önde gelen platformu konumuna yükseldiğini belirten Öncer, İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kurulan İş Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi ile işbirliği içinde faaliyet göstermekten memnuniyet duyduklarını ifade ederek üniversite yönetimine
Etik ve uyum yönetimi içselleşmeli
Etik dışı davranış ve yolsuzluklarla şirketlerin dünyanın kısıtlı kaynaklarını sorumsuzca sömürmesinin önüne geçebilmek için etik ilkelerin kök salması ve sürdürülebilirlik için şirketler arasında rekabetin yerini işbirliğine bırakması gerektiğini ifade eden Öncer, bu yönde “etik ve uyum yönetiminin” şirketler tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesinin önemine değindi. 2010 yılından bu yana teşekkürlerini sundu.
Etik için özsaygı ve disiplin gerek
Açılış konuşmasında söz alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Vekili ve İş Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Atilla Eriş, etiğin medeniyetlerin doğuşundan bugüne insanlığın temel problematikleri arasında bulunduğunu ifade ederek, bugün tartıştığımız etik sorunların ise modernitenin doğurduğu ve kendine has özellikleri olan sorunlar dizisi olarak önümüzde durduğunu ve yaşadığımız dünyada temel tartışma konusu olmasının dünya genelinde kaçınılmaz bir noktaya gelmiş olmamızdan kaynaklandığını belirtti.
Etik sorunları aşmanın kolay olmayacağını, ancak üstesinden gelebilmek için bireylerin sahip olması gereken özsaygı ve disiplinin hayati bir rol oynadığını belirten Eriş, bu konuda üstüne önemli görevler düşen üniversitelerin sadece lisans öğrenimi merkezi değil, aynı zamanda etik değerleri benimseten, yaygınlaştıran öğretim kurumları olması gerektiğinin altını çizdi. Eriş, İstanbul Bilgi Üniversitesi‘nde TEİD işbirliği ile hayata geçen İş Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi‘nin bu alanda ciddi bir birikime ulaşan öncü kurumların başında geldiğini vurguladı.
Kar ve paylaşım sorgulanmalı
T.C. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat ise zirvenin açılış konuşmasında işletmelerin ekonomik birimler olduğu kadar sosyal sorumluluk sahibi birimler olmalarının zorunluluğuna işaret ederek, karlılığın artık nasıl elde edildiği ve nasıl paylaşıldığının sorgulandığı bir dünyaya doğru ilerlediğimizi belirtti. Yönetimde ‘şeffaflık’ ve ‘hesap verebilirlik’ ilkelerinin temel etik ilkeler haline gelmesinin önemine vurgu yapan Murat, sürdürülebilirlik için ‘nasıl olursa olsun rekabet’ anlayışının yerini işbirliğine geçişe bırakmasının kaçınılmaz bir olgu olduğunun altını çizdi.
İş kazalarında ölümlerin gündemden hiç düşmediği ve ölümlü iş kazalarında dünyanın üst sıralarında yer alan Türkiye’de etik değerlerin öneminin kendini her geçen gün daha da hissettirdiğini ifade eden Murat, etik dışı davranış ve yolsuzluk konularında acilen ele alınması gereken bir dizi gündem maddesi olduğunu belirtti. Murat, kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının çözüme odaklı işbirliği gerçekleştirmeleri yönünde daha sıkı işbirliği gerçekleştirmeleri gerektiğini ifade ederek, eksikleriyle birlikte etik alanında yasal düzenlemelerin 2005 yılında başladığını, bu doğrultuda artık geriye döndürülemez bir sürecin başlamış olduğunu kaydetti.
Dürüst ve sorumlu olalım
Yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama ve mevzuat konularında uluslararası otoriteler arasında bulunan ve Zirveye başkanlık yapan Monty Raphael QC, Antik Yunan kökenli bir kelime olan “etik”in aslında davranış anlamına geldiğini, bundan ‘iyi davranış’ı anladığımızı ifade ederek, bir kelimenin üstünde durmanın fazla anlamlı olmadığını, gerçekte önemli olan ilkenin ‘dürüstlük’ olduğunu belirtti. Yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama gibi etik dışı davranışların gelişmekte olan ülkeler kadar ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin de sorunu olduğunu söyleyen Raphael, Avrupa Birliği’nin hayata geçirdiği yasal mevzuatla önemli bir aşama kaydedildiğini, yolsuzluğa bulaşmış firmaların kamu ihalelerine alınmamasının buna örnek olarak gösterilecebileceğini belirtti.
Etik dışı davranış ve yolsuzluk konularında çözümlerin kısa vadede olamayacağını ifade eden Raphael, bir hamlede çözümün imkansız olduğunu dile getirdi. Günümüzde OECD ülkelerinin sadece 10’unda yasal düzenleme ve uygulama süreçleri olduğunu kaydeden Raphael, tablonun bu açıdan karamsar gibi durduğunu, ancak aksine etik değerleri yerleştirme sürecinin zorlu olduğu bilinciyle kararlı ve sabırlı hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Etik dışı davranış ve yolsuzluk alanında dünyanın en sağlam kanununu ve mevzuatını çıkarsanız bile bunun aslında kağıt üstünde duran bir yazı olacağını belirten Raphael, önemli olan faktörün etik konusunu içselleştirmiş ve sürdürülebilirlik için bunun en iyi çıkar yol olacağını gören yöneticilerin iş kültürüne egemen olup damgalarını vurmalarıyla olacağına vurgu yaptı.
Köpeğinizi tekmeler misiniz?
Örnek olarak çevre ya da kamu açısından etik olmayan bir ihaleden çekilmenin bir şirket için en doğru karar olacağını belirten Raphael, bu tavrın kısa zamanda belki kaybettireceğini ya da öyle sanılacağını, ancak uzun vadede kazandıracağını belirtti. Bu tarz örneklerin artık dünyada yaşanarak görüldüğünü belirten Raphael, şirketlerin içinde dürüstlük ilkesi geliştikçe rekabetin de adil hale geleceğini, nitekim artık uluslarası ticarette sorumluluk ilkesi doğrultusunda yayınlanan şirketlerin şeffaflık endeksinin giderek daha fazla değer kazanmaya başladığını ifade etti.
“Evinizde beslediğiniz köpeğinizi tekmeler misiniz, yoksa sever misiniz?” sorusunu soran Raphael, sorunun saçma olduğunu düşünüyorsanız, etik dışı davranış ve yolsuzlukların da şirketler açısından aynı anlama geldiğini dile getirdi. Sürdürülebilirlik için dürüstlük, sorumluluk ve şeffaflığın şirketler, kamu ve çevre için tek doğru yol olduğunu kaydeden Raphael, ancak bunun yavaş bir süreç olacağının unutulmaması gerektiğini, sadece şirketlere değil, toplumlara da sabırla ve yılmadan anlatılması gerektiğinin altını çizdi.
Zirvenin paralel oturumlarında TRACE International Danışmanlık Bölüm Başkanı Severin Wirz “Uyum Raporlaması, Çok Uluslu Şirketlerin Sorumlulukları ve Yerel İş Ortaklarından Talepleri”, Kolcuoğlu Demirkan Koçaklı Hukuk Bürosu Yönetici Ortağı Av. Dr. Umut Kolcuoğlu “Birleşme ve Devralmalar Kapsamında Etik Riskler”, Felsefe Atölyesi’nde Aziz Yardımlı “Küreselleşme ve İş Etiği”, Philip Morris Uyum Yönetimi Direktörü Emre Çolak “Bir Uyum Yöneticisinin İlk 100 Günü”, Aren Denetim ve Danışmanlık Yönetici Ortağı Dr. Mehmet Ali Demirkaya SMMM “Kurumsal Yönetim ve Uyum Yönetimi İlişkisi, Dizayn ve Uygulama Projesinin Etkin Yönetimi” başlıklı sunumlarının ardından, Barem Kurucu Ortağı Doç Dr. Pervin Olgun ve Etik ve İtibar Araştırmaları Danışmanı Nuran Aksu‘nun katılımıyla TEİD‘in “Özel Sektör Yolsuzluk Algı Araştırması”nın sonuçları açıklandı.
Bugünü anlamak, yarına ilham vermek
TEİD‘in 5. Uluslararası Etik Zirvesi‘nin “Bugünü Anlamak, Yarına İlham Vermek” temalı paneli ise İstanbul Finans Merkezi Girişimi Kurucu Başkanı Dr. Artunç Kocabalkan‘ın moderatörlüğünde TRACE International Danışmanlık Bölüm Direktörü Severin Wirz, Securitas Türkiye Ülke Başkanı Emir Murat Kösereisoğlu ve Basel Enstitüsü Uyum ve Kolektif Eylem Bölüm Başkanı Gemma Aiolfi‘nin katılımıyla gerçekleşti.
Zirvede ele alınan ve tartışılan etik konuları kapsamında düşünüldüğünde kendisini finans ve bankacı olarak tanıtmaktan dolayı duyduğu sıkıntıyı esprili bir şekilde dile getiren Kocabalkan, günün moda tabiriyle ifade etmek gerekirse etik kodların şirketler açısından bir anlamda ‘selfie çektirmek’ anlamına geldiğini söyledi. Türkiye’deki mevzuat konusunda uzman olmadığı belirterek konuşmasına başlayan Severin Wirz ise yolsuzlukla mücadele ve etik yasalara uyum sürecinin nasıl ele alınması gerektiği konusunda öncelikle “Ne işlemiyor?” ve “Ne çalışmıyor?” sorularının sorulması gerektiği üstünde durdu. 20. yüzyılın başında ABD’li şirketlerin neredeyse haydutluk derecesinde yolsuzluk yaptıklarını hatırlatan Wirz, bu dönemde ABD’li ve İngiliz şirketlerin yolsuzlukta yarıştığını, bu konuda verilen uzun soluklu mücadelelerin ardından yolsuzlukla mücadele yasalarının ABD’de ancak 1970’li yıllarda hayata geçtiğini belirtti.
Önemli olan faktörün yasalar değil uygulama olduğunu ifade eden Wirz, bu konunun artık ABD’li şirketlerle uluslararası ticaret yapan başka ülkelerin şirketleri de bağlayıcı bir konuma ulaştığını dile getirdi. Wirz, ABD’nin bu konuda bir istisna olmadığını ve bir farklılık taşımadığını belirterek, “ABD yapmışsa bunu dünyanın her ülkesi yapabilir” şeklinde konuştu. Her firmanın bir akrebi olacağını söyleyen Wirz, önemli olan hususun bu akrebe firma içinde nasıl bakılacağı ve ne yapılacağı konusu olduğunu kaydetti.
Utanç verici yolsuzluklar yaşandı
Türkiye Ülke Başkanı olduğu Securitas‘ın bundan 45 yıl önce, faaliyet gösterdiği alanın da azımsanmayacak etkisiyle dürüstlük, dikkat ve yardımseverlik etik kodları üstünde kurulduğuna dikkat çeken Emir Murat Kösereisoğlu, şirketlerin aslında günün modasını takip eden, tüketici talepleri doğrultusunda hızla yeniden yapılanan kurumlar olduğunu, etik değerlerin yaygınlık kazanıp benimsenmesine paralel olarak şirketlerin de buna hızla uyum sağlamaya hevesli olacaklarının görüleceğini belirtti. Yolsuzlukla mücadelenin bir bakıma insanın kendi doğasıyla mücadele etmek anlamına geldiğini ifade eden Kösereisoğlu, ticari kuruluşların terazinin bir kefesine hedefledikleri yıllık karı öbür kefeye etik ilkeleri koyduğunu, ancak kar kefesinin hep daha ağır bastığını söyledi.
Etik ilkeler adına Türkiye’nin sicilinin hiç parlak olmadığını, dürüst olmak gerekirse bu konuda dünyanın sayılı problemli ülkelerinin başında geldiğine vurgu yapan Kösereisoğlu, meslek hayatı boyunca birçok yolsuzluk vakası ile karşılaştığını ve bazı iş çevrelerinin yolsuzluktan utanç verici şekilde aşırı miktarlarda haksız kazançlar elde ettiklerini söyledi. İnsanları ahlaklı hale getirmenin bir şirket bünyesinde gerçekleştirilemeyeceğini belirten Kösereisoğlu, aile, toplum ve eğitim kurumlarından başlayarak etik değerleri yerleştirmenin ve yaygınlaştırmanın önemine değindi.
Yolsuzluğun dürtüsü açgözlülük
Yolsuzlukla mücadele uzmanı olarak kara para aklama uyum konularında UBS Grup “Kara Para Aklamayı Önleme” birimindeki görevinde deneyim kazanan ve bankanın Yolsuzlukla Mücadele Global Başkanı olan Gemma Aiolfi ise, yolsuzluğun temelindeki dürtünün açgözlülük olduğunu vurguladı. Üst düzey yöneticiler nezdinde ‘görmezden gelmenin’ bu açgözlülüğe yol verdiğini söyleyen Aiolfi, İngiltere’de bir banka yöneticisinin bankalararası libor oranlarında manipülasyon yaparak büyük yolsuzluklar yapması sonrasında yargı sürecinde, “bankaya para kazandırdığım sürece yöneticilerim beni sorgulamıyordu” şeklinde kendini savunmasını buna örnek olarak gösterdi.
2008 küresel ekonomik krizin ardında finans ve bankacılık sektöründe yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlüklerin büyük payı olduğunu hatırlatan Aiolfi, temel sorunlardan birinin de büyük yolsuzlukları yapanların gerçek anlamda bedel ödememeleri olduğunu söyledi. Ölçüsüzce aşırı para kazanma hırsı nedeniyle bazı insanların muhakemelerini kaybettiklerini ifade eden Aiolfi, sürdürülebilir iş modeli açısından aşırı karın bir saçmalıktan ibaret olduğunun anlaşılması olduğunun altını çizdi.