Etik ve İtibar Derneği (TEİD), İstanbul Üniversitesi ve İ.Ü. Teknoloji Transfer Merkezi tarafından TTM-KAP 2021-35 No’lu ARGE projesi olarak gerçekleştirdiği Etik ve Ekonomik Etkiler 2022 Araştırma sonuçları açıklandı.
Ekonomik Etki Ölçüm ve Değerlendirilmesine ilişkin literatürde yer alan çalışmaların analiz edilmesi amacıyla metin madenciliği ve anahtar kelimelerin birlikte oluşum ağları kullanılarak 1980-2022 yılları arasında yayınlanmış yaklaşık 13 bin çalışma incelenerek yapılan sorgudan elde edilen sonuçlar analiz edildi.
Etik anlayışın kurum ve birey nezdindeki algısının ve öneminin ölçümü ile ekonominin etik anlayışa, etik anlayışın da ekonomi üzerindeki etkisinin araştırılması çerçevesinde kurgulanan ve Proje Yürütücülerinin Prof. Dr. Ali Murat Vural ve Prof. Dr.Haluk Zülfikar olduğu çalışmanın verileri günümüz iş dünyasına bir çok konuda rehber olabilecek sonuçlar içermektedir.
TEİD Etik ve Ekonomik Etkiler 2022 Araştırma sonuçlarının açıklandığı toplantının açılış konuşmasını TEİD Yönetim Kurulu Başkanı, bp Türkiye Etik ve Uyum Müdürü Aslı Ertekin ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak yaptılar.
TEİD Etik ve Ekonomik Etkiler 2022 Araştırması Genel Sonuç Değerlendirme Raporu’na göre;
Demokrasideki %1’lik bir değişme ekonomiyi ortalama %1,19 etkiliyor
Araştırma sonucuna göre, ülkenin ekonomik yapısının incelenmesinde yalnızca makro değişkenlerden değil, demografik yapı, eğitim düzeyi, bireylerin karar alma sürecine dâhil olması, kurumsal yapı ve tüketicilerin eğilimlerinin de hesaplanması önem arz ediyor. Demokrasi değişkeninin Türkiye ekonomisi üzerinde en etkili değişkenlerden biri olduğu sonucu politik ekonomi literatürü ile uyum gösterirken, demokrasideki %1’lik bir değişme ekonomiyi ortalama %1,19 oranında etkiliyor. Demokrasideki %1’lik artış kişi başına düşen geliri ortalama 10.232 dolara çıkarabiliyor.
18 yaş üzeri etik kavramını tanımlayamıyor
18 yaş üzeri Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının etik kavramını tanımlayamıyor. Analizlerden yola çıkarak yapılan oranlama, 18 yaş üzeri nüfusun içinde yaklaşık 4.000.000 kişinin zihninde hatırlatma ya da yardım yapılsa bile, etik kavramının hiçbir karşılık bulamadığını ortaya çıktı. Herhangi bir yardım yapmadan 17,7 milyon kişi, hatırlatmalar ya da yardımlar yapılması halinde bu kitleye 13.6 milyon kişi daha eklenerek, toplamda ancak 31,3 milyon kişi etik ile ilgi herhangi bir tanımlama yapabilmekte ya da yan bir kavramdan bahsedebilmektedir. Oysa hedef grubun % 93,5’i farklı ifadeler kullanarak da olsa ahlak kavramını doğru tanımlayabilmektedir.
Etik dışı davranışa maruz kalma en fazla üniversite eğitimine sahip kişilerde
Bireylerin %38,5’i etik dışı davranışa şahit olmazken, % 29,7’si şahit oluyor. % 11,9’u ise etik dışı bir davranışın kendi başına geldiğini belirtti. Etik dışı davranışa birebir maruz kalmanın en fazla üniversite ve üzeri eğitim düzeyine sahip katılımcılarda var olduğu görülmüştür. Üniversite ve üzeri eğitim düzeyinde katılımcıların % 38,4’ü ise etik dışı davranışa şahit olduğunu belirtti. Ortaokul düzeyinde eğitime sahip katılımcıların %51,7’si ise etik dışı davranışı hiç yaşamadığını veya şahit olmadığını ifade etti.
Erkeklerin etik dışa davranışa birebir şahit olma oranı daha yüksek
Erkeklerin etik dışa davranışa birebir şahit olma oranı kadınlara göre daha fazla olurken, Etik dışı davranışa yakın çevresinde şahit olma ya da yakın çevresinden duyma oranları diğer bilgi kaynaklarına göre oldukça yüksek düzeylerde. Etik dışı davranışa şahit olmanın kaynağı olarak yakın çevre olduğunu belirtenlerin oranı % 63,9 ile ilk sırada yerini aldı.
Başkasının hakkını yememek kavramı 30-34 ve 35-44 aralığında oldukça düşük
Etik denildiğinde, 65 ve üzeri yaş grubu için diğer kavramlara göre anlamlı düzeyde öne çıkan kavram doğruluk olurken, 45-54 yaş aralığı için ise baskın bir şekilde ahlaklı olmak kavramı olarak görülmektedir. Tüm yaş grupları için doğruluk ve adalet diğer öne çıkan ikincil ve üçüncül kavramlar olarak görünmekle birlikte, başkasının hakkını yememek kavramı 30-34 ve 35-44 yaş aralığında oldukça düşük bir seviyede kalıyor.
18-29 yaş arasındaki kesim, adalet kavramıyla hiç karşılaşmadı
Kadınların etik kavramına yüklediği en yakın kavramları doğruluk, ahlaklı olmak ve adalet oluşturmakta, bu bulgu genelden farklılık arz etmezken, rüşvet almak / vermek ve paraya değer vermemek dışındaki tüm ifadelere % 40 – % 50 aralığında orta düzeyde katılım sağlandı. Özellikle 18-29 yaş arasındaki kesim, Adalet kavramı ile 55+ kesime göre hiç karşılaşmadığını belirtti.
45 yaş altı için ‘yalandan uzak durmak’ çok mümkün görünmüyor
45 yaş altı için ‘yalandan uzak durmak’ çok mümkün görünmemekle birlikte, 34-44 yaş grubu bireyler ‘çalışılan işyerinin, firmanın çıkarlarının gözetilmesi’ hususu ile hiç karşılaşmadıklarını diğer yaş gruplarına göre daha fazla belirtti. Araştırma sonuçlarında katılımcıların, ailelerin çıkarları için fedakarlık yapmaktan çekinmedikleri görülürken, eşin üzerine yapılacak mal, mülk, “Anne-baba ve kardeşten önce geliyor.
Adalete inananların oranı yüzde 40 düzeyinde
Katılımcıların yarısından fazlası, “Dürüst, gelenek ve göreneklerine bağlı olduğunu belirtirken, şiddete şahit olma durumunda müdahale etme isteği belirtildi. Katılımcıların hakkını arayacağını belirtme oranı yüzde 50’den fazla olmasına rağmen adalete inananların oranı ise yüzde 40 düzeyinde.
Atamalarda ayrımcılık var görüşü yüzde 50’den fazla
Atamalarda ayrımcılık yapıldığının düşünülme düzeyi yüzde 50′den fazla iken, katılımcılar rüşvetin ne kişilere ne de kurumlara itibar sağlamadığını düşünüyor. Katılımcıların yaklaşım beşte biri mültecilere kapımızı açmamız gerektiğini düşünürken, yüzde 52 oranında “hak edenlerin değil de ilişkileri iyi olanın yükseldiğini görmektedir” görüşüne hakim.
Etik problemlerin en temel nedeni paranın tek hedef olması
Araştırma bulgularına göre etik problemlerin en temel nedeni paranın tek hedef olması olurken, diğer nedenleri ise sırasıyla eğitimin yetersizliği, yalan söylemenin yaygınlaşması, hukukun üstünlüğünün yeterli düzeyde benimsenmemesi ve aile kurumunun bozulması takip ediyor. 45-54 ve 55-64 yaş aralığındaki bireyler temel neden olarak paranın tek hedef olmasının etik problemler üzerinde en etkili faktör olduğunu düşünürken, genç yaştaki bireyler ise etik problemlerin oluşmasında en önemli faktörün hukukun üstünlüğünün yeterli oranda benimsenmediği anlayışı olduğunu düşünüyor.
Dürüstlük aranan özelliklerden
Katılımcıların %35,8’i bireylerde dürüstlüğün aranan üç temel özellikten biri olduğunu ifade ederken, bunu adil olma, doğruluk ve karşıdakine saygı duyma özellikleri takip ediyor. Dürüstlük kavramı genel olarak katılımcıların karşılarındaki insanda aradığı üç temel özelliğin başında gelirken, 65 yaş ve üzeri kesimde ‘doğruluk ve karşısındakine saygı duyma’ özellikleri ön plana çıkmaktadır. Öncelikler eğitim seviyesine göre de değişkenlik gösteriyor.
Kurumlardan beklenen en önemli özellik şeffaflık
Tüm eğitim düzeylerinde kurumlardan beklenen özellikler kapsamında ortak olarak şeffaflık cevabının verildiği görülmektedir. Üniversite ve üzerindeki eğitim düzeyine sahip katılımcıların %41,1’i kurumlarda aranan temel özelliklerden biri olarak dürüstlüğü görmektedir. Hemen hemen tüm katılımcılar karşılarındaki kurumlarda şeffaflık özelliğini görmek istediğini belirtirken, 35-44 yaş arasındaki bireyler ise en yüksek oranda dürüstlük özelliğini görmek istediklerini belirtti.