Hızla gelişen alan Birleşik Devletler iş hayatında bazı etkileri oldu. Fakat iş etiğinin üçüncü burgusu olan – etiğin veya en azından etik özelliklerin Birleşik Devletlerde büyük ölçekte iş dünyasında uygulanmasındaki – en büyük dürtü hükümet yasamasıyla oldu. Baskın olan iki dal kurumsal etik dalı ile kurumsal sosyal sorumluluk dalı oldu. Bu ikili çoğu zaman aynı şirket içerisinde bölünür. Hükümet yasamasından önce Johnson & Johnson gibi bazı şirketler14 etiği kendi yönetmeliklerinde yer verip, etiği yapılarına ilişkilendirdiler. Benzer şekilde bazı şirket ve sanayiler toplum baskısı karşısında farklı şekilde tepki verdiler. Mesela 1978 yılında General Motors ve Güney Afrika’da işlem yapan diğer Birleşik Devletler şirketleri o zaman Sullivan Prensipleri olarak bilinen prensipleri uygulamaya başladılar. Güney Afrika’daki ayrımcı ve baskıcı apartheid kanunlara uymamaya ve apartheidin etkisini azaltmaya veya sonlandırmaya yönelik – Güney Afrika hükümetinde kulisçilik yapmak dahil –diğer yolları denemeye karar verdiler. Kimya sanayisi 1984 yılında Hindistan’ın Bhopal şehrindeki fabrikasındaki binlerce kişiyi öldüren ve yüzbinlerce kişiyi yaralayan Union Carbide faciasından sonra Responsible Care isimli bir kurallar dizisini gönüllü olarak uygulamaya başladı.
United States Foreign Corrupt Practices Act’in 1977 yılında kabul edilmesiyle ilk hükümetsel dürtü başladı. Bu kanun Birleşik Devletler firmlarına sözleşme elde etmek veya özel muhamele görmek için yabancı ülkelerin yüksek seviyedeki kamu görevlilerine ödeme yapmasını engelliyordu. OECD ülkeleri buna benzer bir yasayı ancak 20 yıl sonra oluşturdular. İkinci dürtü Defense Industry Initiative (DII) on Business Ethics and Conduct (1986) idi. Bu Birleşik Devletler hükümetiyle yapılan sözleşmelerdeki uygunsuzluklara tepki olarak savunma yüklenicileri tarafından düzenlenen bir insiyatifti. Başta 30, sonra 50 olan sözleşme imzalayıcıları davranış kuralları belirlemeye, çalışanlar için etik eğitimleri oluşturmaya ve uygunsuz davranışı yakalamak için izleme mekanizmaları geliştirmeye anlaştılar. Bu federal yasama çubuğuna havuç ekleyen United States Federal Sentencing Guidelines for Corporations (1991) için bir model oldu. Bununla şirketlere bir kurumsal etik yöneticisi tayin etmeleri, tüm çalışanlar için bir etik eğitim program oluşturmaları ve bir kurallar dizisini geliştirmeleri, benimsemeleri ve uygulamaları için büyük finansal bir teşvik verildi. Şirket veya bir çalışanı hükümeti herhangi bir şekilde zarara uğrattır ve suçlu bulunurlarsa, verilen ceza en yüksek ceza olan 290 milyon USD’ın %96’sına kadar azaltılabiliyordu. Etiği şirkete ilişkilendirmek uygun maliyetliydi ve artık değeri şüpheli olan muhtemel bir ek maliyet değildi. Kurumsal yönetimin dahil olduğu Enron ve ilgili skandalların ortaya çıkması ile oluşturulan United States Sarbanes-Oxley Act’i (2002) hükümetin dördüncü dürtüsüydü.
Yasama sonucunda şirketler kurumsal etik yöneticisi pozisyonu oluşturma ve kurallar ve bu kuralları takip etme ve uygulamayla ilgili mekanizmaları oluşturmayla ilgili yeni görevlerle karşılaştılar. Çoğu şirket için – ama hepsi için değil – bu yeni ve bilinmeyen bir bölge idi. Bunu sonucu olarak 2005 yılında Ethics and Compilance Officer Association (ECOA) olan Ethics Officer Association’ı 1992 yılında kuruldu. Dernek üyelerinin etik ve hukuki uygunluk konusunda fikir ve stratejilerini paylaşabilecekleri bir ağ ve forum oluşturdu. Derneğin merkezi Birleşik Devletler’de olsa da ve kurulduğunda 19 Birleşik Devlet şirketi üye olsa da 2011 yılı itibarı ile 30’dan fazla ülkede 1.200 üyesi oldu15. Genel sonuç olarak etik bir şekilde çok sayıda şirketin yapısının bir parçası oldu.
Aynı zamanda şirketler çalıştıkları toplumlarda çeşitli yöntem ve yerlerde sivil toplum örgütleri ve kamuoyundan iyi “şirket vatandaş” olma yönünde veya Üç Alt Çizgili (ekonomik, çevresel ve sosyal) muhasebe kullanmaları ve dikkatlerini Kurumsal Sosyal Sorumluluğa (KSS) yöneltmeleri yönünde baskı altında tutuldular. Bu iş etiğinin iş hayatında-etik burgusunun ikinci dalı oldu.
KSS şirketlerin dikkate almayıp ama hala olumlu bir imaja sahip olabilecekleri bir şey artık değildi. Fakat KSS üzerindeki vurgu bazı durumlarda bir şirketin sosyal sorumluklarından yalnızca bazıları etik olsa dahi iş etiği olarak algılanmıştır. (Diğerleri hukuki veya basitçe gürültücü bir kulis veya başka grubun taleplerine cevap vermektir ve şirketlerin KSS altında bulunmayan çok sayıda etik sorumlulukları vardır.) Çoğu şirketlerde biri dış sorumluluklarla ilgilenen KSS ve diğeri iç etik eğitimi ve sorunları ile ilgilenen –şirket etik ofisi- olmak üzere iki görevli ve ofis bulunur. Enron’da gözüktüğü gibi şirketler örnek gösterilebilecek bir KSS programa sahip olabilirken faaliyetlerinin diğer alanlarında etik olarak eksik olabilirler.
Çok sayıda uluslararası şirket dünya çapındaki faaliyetlerini kapsayan kurallar benimsemiş ve/veya Caux Prensipleri 16 gibi veya UN Global Compact’ta var olan prensiplere uyacaklarını taahhüt etmişlerdir. Global Compact insan hakları, işçi standartları, çevre ve yolsuzlukla ilgili 10 prensibi içerir. Şirketler bunu imzalayarak kendilerini prensiplere uymaları ve onları en iyi nasıl uygulayacakları konularında adarlar. Bu insiyatif 8.000’den fazla katılımcıya ulaşmıştır. Bu katılımcılar arasında 130 ülkede bulunan 5.300 şirket bulunmaktadır ve bu insiyatifte altı BM oluşumu bulunmaktadır. 2011 yılında BM İnsan Hakları Konseyi insan hakları ve iş faaliyetleri hakkında küresel bir standart oluşturan Guiding Principles for Business and Human Rights’i onayladı17. Global Compact bilgi paylaşmak, prensipleri uygulamak için uygun yöntemleri geliştirmek ve diğer şirketlerinin katılımını sağlamak için ulusal ve bölgesel bazda yerel ağların kurulmasını teşvik eder. Compact diğer kurallarla uyumludur ve sonuç olarak kendini denetlemeye dayalıdır.
Dahası kendini-denetleme hükümet denetimi ile uyumsuz değildir ve ikisi örneğin baskıcı çocuk işçi çalıştırmayı kaldırmak gibi beraber çalıştıkları zaman en etkili olurlar.
UN Global Compact kendisini kurumsal vatandaşlıkla tanımlasa da hem KSS hem de iş etiği bakış açılarını insan haklarına büyük önem vermesiyle kapsar.
KSS şirketlerin dikkate almayıp ama hala olumlu bir imaja sahip olabilecekleri bir şey artık değildir.
Hükümetin Birleşik Devletlerden daha büyük bir role sahip olduğu Avrupa ülkelerinde KSS’nin oynadığı rol iş etiğinin cevaplandırdığı sorunlar gibi farklılıklar gösterir. Avrupa şirketlerinde Birleşik Devletler’e kıyasla işçinin daha çok söz hakkı vardır ve Birleşik Devletler’de pazarlık konusu olan çok sayıda işçi hakları Avrupa’da yasalanmıştır. Mevcut olan emniyet ağları da farklıdır. Dünyanın diğer bölgelerinde de durum aynıdır ve gelişmekte olan ülkelerdeki sorunlarla gelişmiş ülkedeki sorunlar farklıdır. Geniş ölçekte kabul edilmiş olsa da KSS bulanık bir kavramdır ve genelde firmalar tarafından kapsayan bir yapı veya değerler oluşturmadan dış eleştiriye karşı bir tepki olarak benimsenmektedir. Çokuluslu veya uluslaraşırı şirketlerde ayrıca sosyal sorumluluklarının merkezlerinin olduğu toplumun mu yoksa faaliyet gösterdikleri toplumların mı taleplerine uygun olması gerektiği konusu vardır. KSS’nin etik bileşkeni her durumda basitçe menfaat gruplarınca değil etik kurallar tarafından belirlenir.
İş dünyasının küreselleşmesi iş etiğinin tüm üç burgusunda da küreselleşmeyi beraberinde getirmiştir. Vurgu hala öncelikle her ülke veya bölgedeki iş etiği üzerinde olsa da, yazının bir bölümünün kültürlerarası veya uluslararası karşılaştırmayla ilgili olmasıyla beraber iş etiğinin gerçek anlamda küreselleşmesi hala başlangıç aşamasındadır. Küresel ısınma gibi küresel sorunlara biraz ilgi gösterilmektedir. Fakat savaşlar ulusal ve bölgesel politik sahalarda yapılmaktadır.
Geçmiş 40 yıl içerisinde iş etiğinin üç burgusunun birbirleriyle bağlantılı olduğu açıkça belli olmuştur. Gelişme bazen akademik iş-etiği yazınından gazeteci ve faaliyetçilerin şirket faaliyetlerini yön verebilecek bir kamuoyu baskısı oluşturma fikrini elde etmelerini sağlayan yükselen kamuoyu bilincine doğru ilerler. Diğer zamanlarda akademik iş etiği kamuoyu hassasiyetini takip eder veya iş dünyası uygulamalarına tepki gösterir. Fakat artık belirgin olan şey iş etiğinin kendi başına herkesin faydasına iş dünyasının oyun sahasını adil yapmakta yetersiz olduğudur. Akademik eleştiri, kamuoyunun karşı çıkmaları, kendini denetleme ve şirket veya sanayi kuralları ancak bir yere kadar gidebilir. Bir noktada hükümet yasaması gerekecektir. Fakat yasama ulusal veya yereldir. İş dünyasının küreselleşmesine uygun etkili uluslararası bir yasama yoktur ve çoğu ülkelerde hükümet seviyesindeki yolsuzluklar iş etiğinin yerel seviyede büyümesini engellemektedir. Hatta bazı OECD ülkeleri dahi, mesela yabancı ülkelere rüşvet vermeyi engelleyen ulusal yasamayı yürürlüğe koymada ve uygulamada, umursamaz olmuşlardır.18
Yine de 2011 itibarı ile iş etiği artık bir zıt anlamlı olarak kabul edilmemektedir. Çoğu ülkede kamuoyu 40 yıl öncesine göre iş hayatındaki etik sorunlar konusunda daha bilinçlidir; iş etiği akademik alanı, hala gelişmeye devam etse de, olgunlaşmış ve artık kendini ispat etmek için mücadele etmiyordur; ve iş dünyası artık etik ve etik talepleri yönetmesi ve benimsemesi gereken paketin bir parçası olarak görmeye başlamıştır.
Dipnotlar
1. Compact hakkında daha fazla bilgi için resmi BM ağ sayfasına bakınız http://www.unglobalcompact.org/
2. Pozisyonuna cevap için Hoffman ve Moore (1962)’e bakınız.
3. Önde gelen dinlerin kısa özetleri ve iş etiğine katkıları için Mele (2006)’ya bakınız. Stackhouse v.d. (1995)’te dini ve laik yazılar bulunmaktadır.
4. Aziz Thomas’ın aşırı yüksek faiz hakkındaki ( bu noktada Aristoteles’i takip etmiştir ) Summa Theologica’sına bakınız.
5. Bu formül genelde Weber’e atfedilir (1976).
6. İş etiği hakkındaki filmler için http://www.west.aus.edu/johnso/business/ethics.cfm/’e bakınız.
7. Tıp etiği elbette en az antik Yunan çağı ve Hipokrat yeminine kadar geri gider. Fakat bugünkü şeklinde tıp etiği 1960larda tıp teknolojisi (özellikle kalp nakli) ve hasta haklarına karşı yükselerek duyulan ilgi ile başlamıştır.
8. Genel bir bakış için Trevino v.d. (2006)’ya bakınız. İş etiğini iş hayatında insanların gözlemsel araştırmalarına dayanan pratik tavsiyelerle birleştiren iki kitap Trevino ve Nelson (2011) ile Gentile (2010)dur.
9. İlk toplantı American Philosphical Associaton, Batı Bölgesinin ilk toplantısıyla beraber 25 Nisan 1980’de Detroit’te yapılmıştır. Örgütsel toplantılar önceki iki yıl boyunca yapılmıştı. Thomas Donaldson organizasyon komitesinin direktörüydü. İlk İcra Komitesi Richard De George, Thomas Donaldson ve Patricia Werhane’den oluşuyordu.
10. EBEN’in tarihi, toplantıları ve üyelik hakkında daha fazla bilgi için EBEN http://www.eben-net.org/ ‘a bakınız.
11. ISBEE için daha fazla bilgi için http://www.globethic.net/web/guest/about-isbee/ ‘e bakınız.
12. Mesela De George (2003)’e bakınız.
13. Paydaş çözümlesi hakkında daha fazla bilgi için Freeman (1984) ve Goodpaster (1991)’e bakınız. Genel kabulüne rağmen kuramın eleştirmenleri bulunmaktadır. Daha yeni bir savunma için Freeman ve Phillips (2002)’e bakınız.
14. Johnson & Johnson Kuralları 1943’e kadar geri gider. Bakınız: http://www.jnj.com/connect/about-jnj/jnj-credo/ .
15. ECOA hakkında daha fazla bilgi için http://www.theecoa.org/iMIS15/ECOAPublic/ ‘e bakınız.
16. Caux Prensipleri 1995 yılında Caux, İsviçre’de buluşan bir grup Japon, Avrupa ve Amerikan şirketlerince oluşturulmuştu. Prensip detayları ve uygulamaları için http://www.cauxroundtable.org/ ‘a bakınız.
17. Prensipler için http://ohchr.org/documents/issues/business/A.HRC.17.31.pdf/ ‘e bakınız.
18. Mesela Transparency Corruption Perception Index http://www.transparency.org/policy_research/surveys_indices/cpi/2010/results/ ‘a bakınız.