Bize Etik ve İtibar Derneği’nden bahseder misiniz? Ne zaman ve ne amaçla kuruldu?
Etik ve İtibar Derneği’nin (TEİD), 2010 yılında, geniş bir sektörel yelpazede faaliyet gösteren yerli ve yabancı kuruluşların bir araya gelmesi ile kuruldu.
“İş etiğini şirketlerimizin yazılı kültürünün bir parçası haline getirmek ve evrensel etik ilkelerin Türkiye toplumu tarafından benimsenmesi ve uygulanması için rehber olmak” misyonu ile faaliyetlerine devam eden TEİD, OECD Yolsuzlukla Mücadele Bölgesel Danışma Kurulu’nun üyesi, Global Ethics Network’ün bölge temsilcisi ve European Business Ethics Network üyesidir.
İş dünyası odaklı bir dernek olduğunuz anlaşılıyor… Neden etik konusunu özel çalışma alanınız olarak tercih ettiniz?
Şirketler sadece çalışanları ve hissedarlarını değil içinde bulundukları ekonomik ve sosyal çevreyi, en uzak paydaşlarına kadar, etkileyen yapılar haline geldiler.
Son yıllarda dünyanın büyük ekonomik merkezlerinde yaşanan iş dünyası odaklı krizlerin, ülkelerin itibarını zedelediğini, güvenli yatırım ortamının oluşmasını engellediğini, ülkeleri, hatta bölgeleri istikrardan uzaklaştırdığına tanık olduk.
Yakın ve uzak çevresi üzerinde bu kadar büyük etkiye sahip olan şirketlerin etik olması tüm toplumun faydasına bir hareketin başlangıç noktası olmalı diye düşüncesi ile kurulmuş olan TEİD, 3 sene içinde, 90 kurumsal üyeye ulaştı ve Türkiye Cumhuriyeti gayri safi milli hasılasının %13 kadar ciro yapan şirketlerin üye olduğu bir dernek haline geldi.
İş etiği tek taraflı bir olgu değildir. Toplumun tüm kesimlerinde olduğundan hiç de farklı olmayan bir karşılıklı fayda dengesidir. İş dünyası, rakip firmalar arasında bile var olan bir etik denge noktasının üzerinde yükselir.
Her şirket, hatta her profesyonel, etik kurallara uymak kadar karşı tarafın da aynı kurallara uymasından kazanır. Dolayısı ile, etik kodlar sadece uygulandığı şirketi değil o şirketin paydaşları ve paydaşı olduğu üst yapılar için bir güven noktasıdır.
Şirket itibarı, sektör itibarı ve ülke itibarı, günümüz dünyasında, birbirine sıkı bağlarla bağlı ve birbirinden doğrudan etkilenen kavramlar. İtibarlı bir ülke olmak, bir çok sosyal faktörün yanında etik, adil, şeffaf ve hesap verebilir iş yapma kültürüne sahip olmakla mümkün. Global şirketlerin güvenle yatırım ve ortaklık yapabilecekleri, uluslararası piyasalarda saygın bir iş ortamı ancak etik risklerin etkin yönetildiği bir ülke için mümkün olabiliyor.
TEİD bu güne kadar neler yaptı? Gelecek için planlarınız nelerdir?
Amacımız sadece şirketlerin değil sektörlerin ve ekonomik düzenin tamamının etik değerler üstünde yükselmesine araç olabilmektir. TEİD üyeleri, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi benzeri bir etik ilkeler manzumesinin imzacısı oldular ve dünyada benzeri olmayan büyüklükte bir kolektif eylem ortaya koydular.
Üyelerimize doğrudan hizmet eden projelerimizin yanında tüm iş dünyasını doğrudan etkileyen gümrük operasyonları gibi alanlarda da projelere liderlik yapmayı sürdürüyoruz. Örneğin Türkiye’nin önde gelen 250 gümrük müşavirliği firması TEİD tarafından hazırlanan meslek etik standartlarına imza atarak bir yolsuzlukla mücadele programı başlattılar.
TEİD uluslararası arenada, yolsuzlukla mücadele ve etik risklerin yönetimi konusunda Türkiye özel sektörünü temsil eden tek sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz, OECD Yolsuzlukla Mücadele Bölgesel Danışma Kurulu’nun üyesi, Global Ethics Network’ün bölge temsilcisi ve European Business Ethics Network üyesidir.
Bu yıl, “İdealler ve Gerçekler” teması ile dördüncüsü yapılacak olan Etik Zirvesi etik yöneticileri için bir bilgi ve tecrübe paylaşım platformu olmak özelliğini sürdürmektedir.
TEİD’in gelmeyi hedeflediği nokta ise bu alanda en iyi uygulamalara sahip şirketlerin gelişimine destek olurken onların tecrübelerini Türkiye’nin her köşesindeki ticari kuruluşlara yansıtabilmek, bir referans noktası olabilmektir. Bu hedef doğrultusunda attığımız somut adımların başında kuruluş çalışmaları süren ve Nisan 2014 itibarı ile eğitimlerine başlayacak olan TEİD İş Etiği Akademisi gelmektedir.
Etik olmak, rakipleri etik olmadığı durumlarda, şirketler için kayba sebep olmaz mı?
Bir şirketin değeri yıl sonunda açıkladığı finansal verilerin çok ötesindedir. Şirketler sadece çalışanları ve hissedarlarını değil içinde bulundukları ekonomik ve sosyal çevreyi, en uzak paydaşlarına kadar, etkileyen yapılar haline geldiler. Son yıllarda dünyanın büyük ekonomik merkezlerinde yaşanan iş dünyası odaklı krizlerin, çok uzaklardaki çiftçinin hayatını bile altüst ettiğine tanık olduk. O bakımdan etik yönetimi karlılığa indirgememek gerektiğine inanıyoruz. Bununla birlikte etik şirketlerin bu kararlarından dolayı değer kaybettiği yargısı doğru da değildir. Etisphere Institute her yıl dünyanın en etik 100 şirketini açıklar (World Most Ethical Companies Index – WME). Bu endekste yer alan şirketlerin, 2005 – 2013 yılları arasında istisnasız her sene, Standard & Poors 500 ve Futsee 100de yer alan rakiplerinden %50 kadar daha fazla ciro ve karlılık açıkladıkları, krizlerden en az etkilendikleri ve en hızlı çıktıkları etik şirketin aynı zamanda başarılı şirket olduğunun açık bir göstergesidir.
Müşteriler ve çalışanlar arasında yapılan başka bir araştırma ise şu sonuçları önümüze getiriyor:
Ürünleri aynı fiyatta olursa iş etiği olan bir firmanın ürünlerini satın almayı tercih edenlerin oranı %87
Ürünleri yüzde 25 daha pahalı olsa da iş etiği olan firmayı tercih edenlerin oranı %49,9
Maaşları aynı olursa iş etiği olan bir firmada çalışmayı tercih edeceklerini söyleyenlerin oranı %81
Maaşı yüzde 25 daha az olsa da iş etiği olan firmayı tercih edenlerin oranı %51.7
İş etiği olan firmaların ürünleri daha kalitelidir” ifadesine katılanların oranı ise yüzde %76
Etiğin ve itibarın kavram olarak soyut olması sınırlarının çizilmesini zorlaştırmıyor mu? Siz bu sınırları nasıl belirliyorsunuz?
Bu sorunuza cevap vermeden önce Ahlak ve Etik arasındaki farktan bahsetmek faydalı olacak. Her iki kavram da doğru davranışa referans vermekle birlikte, ahlaklı davranışın öznesi birey, etik davranışın öznesi ise sosyal bireydir. TEİD’ deki çalışmalarımızın odağında iş etiği olması bizi ahlak felsefesinin soyut çalışma alanından çıkartıp normatif ve uygulamalı etiğin somut alanına doğru yaklaştırıyor.
İş etiğini “ahlaklı bireylerin iş yapış biçimi” olarak tanımlamayı doğru bulmuyoruz.
İş etiği bir şirketin tüm fonksiyonlarında olduğu gibi verilere dayalı bilimsel yöntemlerle idare edilmesi gereken, raporlanan, sürekli bir gelişim içinde olan, şirketin yazılı kültürünün temel taşı haline gelmiş bir iş idaresi sistemidir.
İtibar ise kurumsal risk yönetimi sistematiğinin önemli unsurlarından biri haline gelmiş, ölçülebilen, şirket değerini doğrudan etkileyen bir kavram. İtibarı beklentiler şekillendiriyor.
İletişim araçlarındaki gelişme, sosyal bilincin özellikle etkin kaynak kullanımı yönünde güçlenmesi, sadece müşterilerinizin değil çalışanlarınızın da şirketinizden beklentilerini değiştiriyor.
Bu beklentilere ne kadar karşılık verdiğiniz, verdiğiniz karşılığın iletişimini nasıl yaptığınız, şirketinizi yönetirken şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk gibi ilkelere ne kadar uyduğunuz ve bunların toplum tarafından nasıl algılandığı şirket itibarınızın bileşenleri haline geldi.
İtibar bir şirketin fiyatlandırma politikalarından müşteri sadakatine, kalifiye ve tecrübeli personele ulaşmadan çalışan sadakatine birçok alanda şirket verimini doğrudan etkileyen bir unsur. Dolayısı ile sonuçları ölçülebilen bir şirket değeri.
Sonuç olarak iş etiği ve bunun çıktısı olan itibar, günümüzde, özellikle ölçülebilir değerler olmalarının sonucunda, soyut kavramla olmaktan uzaklaşmıştır.fotoğraf